Hoş GeLDiniz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hoş GeLDiniz

RADİO SİTESİ
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 TÜRKİYEDE VOLEYBOLUN TARİHİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SAKACII..




Mesaj Sayısı : 101
Kayıt tarihi : 03/01/09
Yaş : 43
Nerden : istanbul

TÜRKİYEDE VOLEYBOLUN TARİHİ Empty
MesajKonu: TÜRKİYEDE VOLEYBOLUN TARİHİ   TÜRKİYEDE VOLEYBOLUN TARİHİ Icon_minitimePtsi Ocak 05, 2009 12:14 am

Başlangıç Dönemi (1919-1951)

Voleybol Türkiye'ye Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen Mütareke günlerinde geldi. 1919-1925 yılları arasında İstanbul'da YMCA'in müdürlüğünü yapan Dr. Deaver adlı Amerikalı, derneğin spor salonunda voleybol oynatmaya başlamış, kısa zamanda beden eğitimi öğretmenlerimizin ilgisini bu yeni spor oyununa çekmeyi başarmıştı.

1919'da voleybol daha Avrupa'ya yayılmış değildi. Bulunalı topu topu yirmi dört yıl olmuş, hele smaçla oynanmaya başlanışının üstünden daha ancak altı yıl geçmişti.

Calaloğlu'ndaki Erkek Muallim Mektebi'nin beden eğitimi öğretmeni olan ünlü spor adamı Selim Sırrı TARCAN, YMCA'de görüp oynadığı voleybolu, bedensel yetenekleri geliştiren, temiz bir spor oyunu olarak benimseyip öğrencilerine öğretmeye başladı. 1920-1924 yılları arasında Erkek Muallim Mektebi'nden çıkan beden eğitimi öğretmenleri de bu sporu kısa sürede okullarımız yaydılar. Kabataş, Vefa, Pertevniyal, Galatasaray, İstiklal, Haydarpaşa, İstanbul liselerinde yoğunlaşan çalışmalar, önce okullar arası turnuvalara yol açtı. Voleybol oynayan çocuklar okullardan mezun olmaya başlayınca da, çalışmalar üniversitelere, kulüplere doğru genişledi. Bu gün bir basketbol yuvası olarak bilinen İstanbul Teknik Üniversitesi, o zamanki adıyla Yüksek Mühendis Mektebi, 1924-1944 yılları arasında voleybolun beşiğiydi. Ankara'daki Siyasal Bilgiler Fakültesi, o zamanki adıyla Mülkiye Mektebi de, voleybola öncülük eden bir yüksek okuldu.

Kulüpler arası lig maçlarına geçildiğinde voleybolcu sayısı hayli yükselmişti. Çeşitli kentlerde yapılmaya başlanan şampiyonaları, 1949'da Türkiye Voleybol Şampiyonası izledi.

Gene de takım sayısı fazla değildi. Örnekse 1951 yılında İstanbul Voleybol Ligi şu yedi takım arasında oynanıyordu: Altınordu, Beyoğluspor,Galatasaray, Vefa Kadıköyspor, Kurtuluş, Moda. Bu takımlardan başa oynayanlar Vefa ile Kadıköyspor idi.

Otuz iki yıl süren bu başlangıç döneminde Türk voleybolu bütünüyle dışa kapalı kaldığından çok ilkel bir görünümdeydi. Spor Oyunları Federasyonu adı altında kurulmuş bir federasyon basketbol, eltopu, voleybolu birlikte yönetmeye çabalıyor, yeterince etkin olamıyordu.

Oysa sporcularımızda dışa açılma özlemi büyüktü. Öylesine ki, 1946 yılında ülkemize Yunanistan'dan gelen bir basketbol takımında voleybolcularında yer aldığı öğrenilince, durum hemen Spor Oyunları Ajanı Turgut ATAKOL'a iletilmiş, onun aracılığıyla Atina-İstanbul karmaları adıyla bir maç oynanması sağlanmıştı. Voleybolda ilk yabancı karşılaşmamız olarak anabileceğimiz bu maç, o zamanki kurallara göre üç set üzerinden oynanmış, 2-0 İstanbul Karması'nın üstünlüğüyle sona ermişti. Bu karmada yer alan o günün ünlü oyuncuları şunlardı: Güneri ARTUNKAL, Dinçer ASENA, Mehmet Jeba BERKÖK, Ayhan DEMİR, Payidar DOBRA,Gültekin GÜLER, Aleksandre HOLYAFKİM, Valentin HOLYAFKİM, Uğur KALAFATOĞLU, Erdoğan KUTKAN, Sacit SELDÜZ, Merih SEREZ.

Bu gerçi uluslararası bir karşılaşmaydı, ama bizim hakemlerimizle ( Yani bizde geçerli kurallarla) üstelik de öncelikle basketbolcü olan sporculara karşı oynanmış, tam anlamıyla bir "dostluk" maçıydı. 1952 yılında ise başka bir uluslararası karşılaşma Türk voleybolunun görünümünü bütünüyle değiştiriverdi.

1952'de Mısır'a giden üniversiteli basketbolcularımızla voleybolcularımız General Necip'le. Soldan sağa, Muammer(Basketbol, Aleksandre Holyafkim (Voleybol), Yiğit Ayaşlıoğlu(V), Selçuk Atamer(V), Erdoğan Partener(B), Vahit Çolakoğlu(Yönetici), Mısır Fahri Konsolosumuz Kemal Faruki, Yılmaz Gündüz(B), General Necip, Sacit Seldüz(B), Yalçın Okaya(B), Mısırlı bir subay, Sinan Erdem(V), Mısırlı Binbaşı Behiç, Cemil Sevin(B), Ayhan Demir(V). Öndekiler: Atilla Erten(B), Ziya Kayacan(V), Orhan Bilgin(V), Turhan Tezol(B), Nejat Diyarbakırlı(B), Lui Şalabi(V), Seyhan(B), Valentin Holyafkim(V).

Dışa Açılma (1952-1957)

O dönemde Türk voleyboluna yalnız oyunculuğu, antrenörlüğüyle değil, girişimci kişiliğinden kaynaklanan gönüllü yöneticiliğiyle de büyük katkılarda bulunan Ayhan DEMİR, 1952 yılında, ne yapmış ne etmiş, üniversiteli sporculardan kurulu bir basketbol takımı ile bir voleybol takımını, Mısır'ın çağrılısı olarak Kahire'ye ****ürmüştü.

Türk voleybolcuları orada yabancı hakemlerden, bizde uygulanan kuralların çoktan değiştirilmiş olduğunu, oyunumuzun dizilişlerden vuruşlarımıza kadar pek çok yönüyle uluslararası kurallara uymadığını öğrenince, büyük bir düş kırıklığına uğradılar. yurda dönüldüğünde Spor Oyunları Federasyonu'na başvurulup durum ayrıntıları ile anlatıldı : Yıllardır yabancı karşılaşma yapmamak, kuralları izlememek yüzünden, utanç verici bir duruma düşülmüştü.

Bunun üzerine, 1953'de, Yugoslavya ile İstanbul'da bir maç yapılması için harekete geçildi. Bir ulusal takım seçilip Mısır'da edinilen bilgilerin elverdiğince çalıştırıldı. Takımda yer alan oyuncular şunlardı.

Selçuk ATAMER,
Yiğit AYAŞLIOĞLU,
Saman BERGERDEN,
Ayhan DEMİR,
Sinan ERDEM,
Gültekin GÜREL,
Aleksandre HOLYAFKİM,
Valentin HOLYAFKİM,
Ziya KAYACAN,
Sacit SELDÜZ,
Lui ŞALABİ,
Marsel ŞALABİ

Spor ve Sergi Sarayı'nda oynanan bu ilk beş setlik maçımızda ulusal takımımız Yugoslavların yadırgadığı çekmelerle bir set kapıp 3-1 yenildi.

Yugoslavlar pasör kaçırarak üç oyuncuyla hücum ediyorlardı. Bizim voleybolumuz ise daha üç pasör üç smaçör anlayışını aşmış değildi. Nerden vuracağı önceden belli tek smaçörle hücum ediyorduk.

Bu maçı bir Türk başhakem yönetmese büsbütün çaresiz kalacaktık. Çünkü daha faullü vuruşlarımızı düzeltebilmiş değildik.

Spor Oyunları Federasyonu yetkilileri, durmadan gelişen dünya voleybolu karşısındaki durumumuzu gözleriyle görünce, sporcularımızı, antrenörlerimizi eğitmek üzere, Yugoslavya'dan bir antrenör getirdiler. Danila POJAR adındaki bu antrenör Türkiye'deki maçları izledi, kurslar açtı, takımlarımızın çağdaş yöntemlerle çalıştırılmaları için gerekli bilgileri verdi.

Aynı yıl Ankara'da düzenlenen üç üniversite takımı arasındaki uluslararası turnuvayı, Yugoslavya ile Yunanistan'ı yenen Türkiye kazandı.

Ama, bir yıl sonra, 1945'de, Belgrat'ta yapılan ikinci ulusal maçımızda Yugoslavya'ya gene, hem de 3-0 yenildik. Maç on yedi dakika sürmüş, Türk takımı çözülüp gitmişti. Ama artık faullü çekmelerle oynamıyor, smaç vuruyorduk.

1955 yılında ulusal takımımız hiç maç yapmadı. Ama yabancılarla oynamanın, iyi takımları görmenin önemini anlayan sporcular dışa açılmanın başka yollarını aradılar. 1953'den 1957'e kadar sürekli hem İstanbul, hem Türkiye Şampiyonu olan Galatasaray takımı, ulusal takımın birçok oyuncusunu da içinde bulunduran kadrosuyla 1955 yılını yabancı karşılaşmalarla geçirdi.

En güvenilen oyuncu, Ayhan DEMİR, o günlerin anlayışına uyarak, takımının antrenörlüğünü de yapmaktaydı. Önce Bulgar takımlarıyla oynandı. Sonra Fransa'da iki Yugoslav, bir İtalyan, bir Fransız takımının katıldığı beşli bir turnuvaya gidildi. bu turnuvada Galatasaray iki Yugoslav takımının arkasından üçüncü olmak başarısını gösterdi.

Ertesi yıl, 1956'da, Türkiye Paris'te yapılan üçüncü Erkekler Dünya Şampiyonası'na katıldı. Sovyetlere 3-0, Kore'ye (2-0 öndeyken) 3-2 yenilerek klasman grubuna kalan takımımız Avusturya ile Luxemburg'u 3-0 yenip Hindistan'a 3-0 yenilerek sıralamada yirmi ikinci oldu.

Takımı maçlara kaptan Ayhan DEMİR hazırlamış, hem oyunculuk, hem koçluk yapmıştı. Oysa bütün takımların kenarda oturan antrenörleri vardı.
Dünya Şampiyonası'ndan, "Kore maçını kaçırmasaydık çok daha iyi bir derece alacaktık" görüşüyle, uluslararası maçlara iyice alışılmış olarak dönüldü.

1957'de, İstanbul'da, Fatih Kupası adıyla çok büyük bir turnuva düzenlendi. Sovyetler Birliği, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, İran ile Türkiye'nin katıldığı bu turnuvaya takımımız Çekoslovakya'dan getirilen ünlü bir antrenör, Jiri KOBRLE hazırladı. Türkiye yalnız İran'ı 3-0 yendi, öbür takımlardan set alamadı, ama artık biz de voleybolu, bu alanda ileri gitmiş dünya ülkelerinin oynadığı gibi oynuyorduk. Seyircilerimiz, tribünlerdeki genç sporcularımız ise, "güç voleybolu" denilen sporun özelliklerini en yüksek düzeyde oynayanlardan görmek olanağını elde etmişlerdi. Bu tarihten sonra spor çevrelerinde voleybola verilen önem birdenbire arttı.

Ulusal takımımız çalıştıran Jiri KOBRLE'den, memleketine dönmeden önce, antrenör kurslarında da yararlanılarak Doğu Avrupa voleybolunun kurumsal özelliklerinin öğrenilmesi yolunda önemli bir adım atılmış oldu.

Doğu Avrupa Voleybolu (1958-1967)

1958'de Voleybol-Eltopu Federasyonu kuruldu. Eltopunun o dönemde yaygın bir spor olmadığı düşünülürse, bu ayrılmanın voleybol için önemi kolayca anlaşılır. Voleybol artık yüksek düzeydeki yöneticilerce de önemsenen, atılım yapması beklenen bir spordu.

1958'de, Çekoslovakya'nın Prag kentindeki Avrupa Erkekler Şampiyonası'na takımımızı hazırlaması için ünlü Rumen antrenör Nicolae SOTIR çağrıldı. Türkiye bu şampiyonada on birinci olurken Avusturya(3-0), Arnavutluk(3-1),Mısır(3-0),Finlandiya(3-1) gibi takımları yendi. Doğu Avrupa voleybolunu artı başarıyla uyguluyor, Batı Avrupa takımlarıyla başa baş oynayacak duruma gelmiş görünüyorduk. Tıpkı Kobrle gibi, Sotir de antrenör kursları yöneterek voleybol adamlarımızın kuramsal yönden gelişmelerine katkıda bulundu.

Fatih Kupası maçlarının gördüğü büyük ilgiden güç alan Federasyon, İstanbul'da uluslararası turnuvaları belli aralarla tekrarlamaya başladı. 1965'e kadar dört İstanbul Enternasyonal Voleybol Turnuvası izlendi. Dünyanın en güçlü voleybol takımları olarak bilinen Sovyetler Birliği, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Macaristan, Polonya'nın ünlü oyuncuları, seyircilerimizin, özellikleriyle tanıdıkları sporcular oldular. Voleybol oynamaya heves eden çocuklarımızın sayısı arttığı gibi, voleybola yeni başlamış olan küçük yaşlardaki sporcularımızın görgüsü de büyük oranla arttı.

Bu arada kurslar yönetmek, ulusal takımlarımızı çalıştırmak için, bir Rumen antrenör daha geldi Nicolae MURAFA.

Bu antrenörün büyüklerin yanı sıra genç erkek takımımızı da çalıştırması, voleybolumuzda yeni bir kuşağın söz sahibi olmaya başladığı 1966 yılına denk düşmüştü.

Doğu Avrupa voleybol anlayışına bağlı, uzun süreli, programlı çalışmalara yatkın bir antrenör olan Hilmi TÜKEL'in, kendi yetiştirdiği gençlerden kurulu Fenerbahçe takımı, bu dönemde, tam bir serpilmenin eşiğindeydi. Daha başlarken Doğu Avrupa voleybol anlayışına göre hazırlanmış olan bu yükselme özlemi içindeki sporcular, Murafa'nın çalıştırdığı genç ulusal takımda yer alıp uluslararası deneyim kazanınca, 1966-1967 dönemi İstanbul birinciliğini, Galatasaray'ın yılların şampiyonu "Yenilmez Armada"sından koparmayı başardılar.

1966 yılı Ağustosunda Macaristan'da yapılan Genç Erkekler Voleybol Şampiyonası'nda Türk takımı on ikinci oldu.

Aynı yılın Ekim ayında Çekoslovakya'da yapılan altıncı Erkekler Dünya Şampiyonası na katılan takımımıza antrenör Murafa bu genç takımdan beş oyuncu aldı. 1956-1968 yılları arasında ulusal takımımızın değişmez adamı Değer Eraybar takım kaptanıydı. Türk voleybolunun Doğu Avrupa anlayışına geçiş döneminde yetişmiş en büyük sporculardan biri olan, bu öğrenme, değerlendirme, uygulama gücü yüksek oyuncu, Murafa'nın yardımcılığını yapıyor, antrenörlüğe dönüm yıllarında, otuz yaşının olgunluğuyla, voleybolumuzu alttan gelen kuşağa aktarmakta önemli bir rol oynuyordu.

Murafa'nın gençleştirilmiş takımı, Çekoslovakya'daki Dünya Şampiyonası'nda on beşinci olma başarısını gösterdi. Bu başarı sözcüğünün gelişigüzel kullanılmadığını belirtmek için, sıralamada altımızda kalan takımların adlarını verelim: 16-İtalya; 17-Küba; 18-Fransa; 19-Finlandiya; 20-Batı Almanya 21-Moğolistan; 22-Danimarka.

Ertesi yıl Türkiye çok büyük bir organizasyonu yüklendi: 1967 Avrupa voleybol şampiyonaları. Yirmi erkek, on yedi kız takımının katıldığı maçlar Ankara, İstanbul, İzmir, Adana'da 26 Ekim günü başladı. Finalleri ise kızlar İzmir'de erkekler İstanbul'da oynadılar.

İstanbul'da Sovyetler Birliği, Çekoslovakya, Polonya, Romanya, Macaristan, Doğu Almanya, Yugoslavya, İtalya arasında oynanan, bir hafta süren maçlar, tribünleri dolduran genç sporcularımız için eşsiz bir görgü eğitimi olduğu gibi, voleybola birtakım yeniliklerin gelmekte olduğunu da açıkça gösterdi.

1966'da, Çekoslovakya'da yapılan Erkekler Dünya Şampiyonası'nda Japonların sergilediği Asya voleybolunun hareketleri, Sovyetler Birliği, Çekoslovakya Polonya, Romanya takımlarının oyuncularınca deneniyor, bir yıl önce Çekoslovakya'daki Dünya Şampiyonası'na katılmış olan voleybolcularımızın anlata anlata bitiremedikleri "Japon Voleybolu" tribünlerin başlıca konusu olmayı sürdürüyordu.


1958-1967 yılları arasındaki kısa dönemi Türk voleybolunun çok iyi yönetildiği, parlak bir dönem olarak anmak gerekir.

Voleybolumuzu bu dönemde bilgisizlik batağından kurtarılıp uluslararası turnuvalarda dereceye girecek düzeye yükseltilmiş, çok başarılı sporcular yetiştirilmiş, antrenör kursları açılmış, dünyanın en büyük takımları Türk seyircilerinin karşısına tekrar tekrar çıkarılmış, kız ulusal takımı kurularak şampiyonalara sokulmuş, yapılan yoğun çalışmalarla uluslararası voleybol çevrelerinde saygınlık kazanmamız sağlanmış, bunun sonucu olarak da Vahit ÇOLAKOĞLU, Sinan ERDEM, Meno ZAMBOĞLU gibi yöneticilerimiz dünya voleybol kuruluşlarında uzun yıllar sürecek çok önemli görevlere getirilmişlerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://kenanaydin23.tr.gg/
 
TÜRKİYEDE VOLEYBOLUN TARİHİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» TÜRKİYEDE VOLEYBOLUN TARİHİ (DEVAMI)
» TÜRKİYE DE SPORUN TARİHİ
» TÜRK GÜREŞ TARİHİ
» TÜRK GÜREŞ TARİHİ (DEVAMI)
» TÜRK GÜREŞ TARİHİ (DEVAMI 2 )

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hoş GeLDiniz :: SPOR-
Buraya geçin: