İnsan vücudunun belli amaçlar için eğitilmesi düşüncesi, insanlığın dünya üzerindeki
varlığı kadar eskidir. Her biri milyonlarca yıl süren jeolojik devirlerde insanoğlu, güçlü bir
tabiat ve hayvan âlemiyle yaşam mücadelesi vermiştir. Özellikle erkekler savaş ve avlanma
gibi işler için kendi güçleriyle mücadele etmek ve vücutlarını kullanmak zorunda kalmıştır.
Hatta bu işler için kullandıkları silahlar ve aletler de insan gücünü kullanmaya dayanıyordu.
M.Ö. 3000 yılında Türkler, kendi geliştirdikleri özel yazıları, anıtlarıyla uygar
geçmişlerini anlatan eserler bırakmışlardır. Türkler batıya doğru hareketle Mezopotamya,
Mısır ve Anadolu’ya yerleştiler. Yerleşik hayata geçiş süreci içerisinde Türklerin yaşamında
atın özel bir yerinin olduğunu görmekteyiz. Bu da atı merkez alan spor dallarını geliştirmeleri
sonucunu doğurmuştur. Savaşa hazırlık olarak uygulanan binicilik oyunlarının en yaygını
olarak Orta Asya bozkırlarından başlamak üzere Anadolu’nun birçok yerinde değişik
şekillerde oynanmıştır. Kaçma, kovalama gibi karakteristik özellikleri olan Gökbörü. Kızbörü
ve Beyge oyunlarıyla, bir çeşit atlı hokey oyunu olan Çöğen-Çevgen ve bir nevi savaşa
hazırlık hareketleri olarak bilinen Cirit, atlı sporların en önemlileri olarak karşımıza
çıkmaktadırlar.
Türk Spor tarihine bakıldığı zaman atlı sporların yanında güreş, ok atıcılığı ve
avcılığın da milli karaktere sahip sporlar olarak karşımıza çıktıklarını müşahede etmekteyiz.
Cumhuriyet dönemiyle birlikte, modern sporları toplum yapısına yerleştirmek için,
altyapı çalışmalarına hız verildiğini ve bu amaçla kamu ve özel spor kuruluşlarının
kurulmasına önem verildiğini görmekteyiz.
Bu programla öğrencilerin, önlerini daha iyi görmeleri ve dünya arenasında daha
başarılı sonuçlar almaları için, Türk spor tarihiyle ilgili sağlıklı bir bilinç düzeyine ulaşmaları
ve sporun aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğu anlayışına sahip olmaları hedeflenmiştir.